Sevgili Nur ablam iz bırakanlar etiketi altında hayatımızda yer eden unuttuk sandığımız ama,her defasında bir şarkıda,bir dizide ,otobüste ,çiçekte vb karşımıza çıkan iz bırakanları yazacağını ve bunu daha önce yaptıkları kelime oyunu gibi düşünüp eşlik etmemizi istemiş ee haydi başlayalım o zaman..
Müstakil kocaman bahçesi olan bahçesinde meyve ağaçları ve dalından çıtır çıtır sebze kopardığımız tavuk,horoz,koyun,köpek,kedi beslediğimiz ön tarafı sırf güllerle kaplı bir bahçede dumanı üzerinde tüten 3 çocuktan oluşan kocaman bir aileydik.
Ablam gelin olmuş 2 gün sonra abim askere gitmişti evde bir sessizlik hakimdi.Yılların verdiği alışkanlıklar sofra kurulduğunda 2 tabak konuyordu her seferinde!... annem ve babam ağlıyordu sürekli, bense ablamı ve abimi özlüyor annem babam ağladığı için birde onlara ağlıyordum.
Orta ikinci sınıfta annem kalp krizi geçirmiş hastaneye kaldırmıştık. Evin bütün işi bana kalmıştı.
Babam kurufasulyeyi çok severdi akşama geldiğinde sevinsin süpriz olsun diye kurufasulye pişirdim bildiğim sadece makarna,salata,pilav ,çorbaydı çünkü..
Oda ne!..ayyy kurufasulye kurtlanmıştı çöpe döktüm hepsini babam işten gelmiş çöpe döktüğüm kurufasulyenin kurtlanmadığını fasulyenin kendi içi ,cücüğü olduğunu öğrenmiştim ama ,iş işten geçmişti artık..
Babam gönlü de eli de bol insandı gelenimiz ,gidenimiz hiç eksik olmazdı zaten sofralar kurulur
güle oynaya hoş sohbetler eşliğinde yenip içilirdi.Yokluk nedir bilmedik biz babam mahrum etmez herşeyden bolca alırdı. Alırken bir ev birde misafir için alışveriş yapılırdı..
Minik kuşum diye severdi beni annem baskıcı ,otoriter ,kural ve disiplinli arkadaşlarımın deyimiyle tam bir hafiye 007 james bond misaliydi.
Babam başkaydı serti ama ,ondan hiç bir şey gizlemez herşeyimi anlatırdım.hatta sevgilin varmı bak varda söylemiyorsan muhabbetimiz bile olurdu.
Ben liseye başlamıştım babam biraz rahatsızdı ama,nedense onu doktora götürmek neredeyse imkansızdı.Kendi tedavi yöntemlerini uygular gitmezdi.Annem sonunda doktora götürebilmişti akciğer kanseri olduğunu ve 3 aylık ömrü olduğunu öğrenmiştik babama söylemedi annem başka bir şey uydurmuştu.Hastane ,hastane doktor ,doktor gezdi annem biraz daha fazla yaşaması için.
Kısa boylu, tıknaz göbekli olan babam erimiş bir fidan gibi upuzun olmuştu aklı gelip gidiyordu evdeki kimseyi tanımıyordu annem iğnesini yaptığından hemşire ,köylü kızı Ayşe diye çağırıyordu.Tavana bakıp ''bak dayım,annem ,babam ev yapmışlar beni çağırıyorlar pışık gelirmiyim'' diyordu.Biz akrabalara babamız fenalaştı diye haber veriyor ev dolup taşınca babam ''oo baldız gelmiş,kardeşim gelmiş çay koyun ,oğlum git nevale al mangal yakalım vs diyordu.
Emekli olmayı çok istemişti babam ama, çok eksik günü vardı annem uğraştı ödedi ve sonunda babamı emekli yapmıştı.Toplu para +maaş annemin elinde babama götürdü ''bak seni emekli yaptım artık maaaş alacaksın buda toplu paran''demiş avucuna bırakmıştı paraları. Babam yattığı yerde paraların yüzüne bile bakmadan elinin tersiyle vurup bütün hepsini yere savurdu..Ağlamamak için kendimi sıksamda iki damla yaş süzüldü gözlerimin pınarından..
Lise 2.dönem
Atölye dersindeyiz ve sınavımız var müdür yardımcımız Kürşat bey girdi ''Funda seni izinli yazıyorum acil evden çağırdılar'' babam çok iyiydi anneme mi bir şey oldu ki diye geçiyor aklımdan.İzin kağıdımı alıp çıkıyorum okul kapısının önüne geldiğimde yürüyerek gitmeyim otobüse bineyim diyorum sınıfa doğru yöneliyorum tekrar. Bilet alacağım kızlardan bütün kızlar masanın önünde çember oluşturmuş hocam ne oldu diye sormaktalar kimse benim girdiğimi görmüyor Kürşat bey ''arkadaşınızın babası vefat etmiş''diyor ben elimdeki kitaplarım bir yana ben bir yana ağır bir külçe gibi yığılıyorum..Hocam bırakıyor beni eve..
Bugüne kadar hep ölenler olmuş ama başsağlığı dileyip yemek götürmek ve mevlütlere gitmekten ötesi olmayan bende çocukluktan genç kızlığa adım atmış bir için SaHi neydi ölüm?
bir rengi ,kokusu varmıydı? yenilir ,yutulurmuydu? gözle görülür ,elle tutulurmuydu? acı derlerdi ya hani bu acı toz biber mi? yoksa cin biber acılığındamıydı aklıma bu düşünceler üşüşmüştü eve varıncaya kadar..
Ölümle ilk yüzyüze gelmenin şoku ve ağırlığı var.Ağlamak istiyorum ama gözyaşı dökülmüyor ,bağırmak istiyorum sesim çıkmıyor ,adım atmayı yürümeyi unutuyorum dizlerimin bağı çözülüyor.
Ellerim uyuşuyor ,nefes alıp vermekte zorlanıyorum bir ateş basıyor tüm vücudumu , bir çalkantı var içimde hafif hafif esen bir rüzgar gibi, başım bir öne bir arkaya gidiyor uykum gelmiş gibi feci uyku bastırmış gibi gözlerim ha kapandı ,ha kapanacak derken bütün vücudum oynuyor durduramıyorum..Annemin okkalı tokatlarıyla kendime geliyorum.
Ahh baba oldu mu şimdi!... daha evelsi geçe hatırlıyormusun makaraya vurmuştuk seninle bana ''oku baban gibi eşek olma''demiştin bende sana söz vermiştim okuyup mezun olacağım üniversiteyi kazanıp sana paşalar gibi bakacaktım.Zengin ,yakışıklı damat birde erkek torun istemiştin..Olmadı baba olmadı tüm isteklerini sıraladıktan sonra böyle erkenden çekip gitmek varmıydı şimdi minik kuşunun kolu kanadı kırıldı baba nasıl uçar minik kuşun söyle baba ,haydi şaka yaptım sadece seni üzmek içindi de uyan baba ne olur uyan beni kanatsız bırakma Baba...